Türkiye’de yapılan araştırmalara göre toplumun yüzde 63’ünde D vitamini eksikliği görülüyor. Bu eksiklik, osteomalazi ve raşitizm gibi ciddi kemik hastalıklarının yanı sıra bağışıklık ve kas sağlığını da olumsuz etkiliyor. Ancak klasik tablet ve kapsül formlarında alınan D vitamininin büyük bölümü sindirim sırasında kayba uğruyor. İşte bu noktada devreye giren liposomal nanoteknoloji, vitaminlerin hücrelere doğrudan ve etkili bir şekilde ulaşmasını sağlayarak emilimi artırıyor. Sıvı formda alınan liposomal D vitamini, özellikle kemik sağlığını korumada kritik bir rol üstleniyor. Gelişmiş lipid teknolojilerinin küresel tedarikçisi olan VAV Lipids bu alandaki yenilikleri Türkiye ve dünya genelinde sağlık profesyonelleri ile buluşturarak, hastaların ihtiyaç duyduğu güvenli ve etkili çözümleri erişilebilir kılıyor.
Kemikler,
diğer organları koruyan ve hormonları düzenleyen temel yapısal organlar olarak
biliniyor. Ancak çeşitli hastalıklar, çevresel faktörler ve iskelet
bozuklukları kemik dokusunu olumsuz etkileyebiliyor. Bu durum hem hareket
kabiliyetini kısıtlayabiliyor hem de ciddi vakalarda hayati risk
oluşturabiliyor. Geleneksel tedavilerde yüksek doz ilaç kullanımı gerekebiliyor
ancak bu yöntem, yan etki riskini artırabiliyor. İşte bu noktada, liposomal
nanoteknoloji ve nanopartiküllerle geliştirilen yenilikçi ilaç taşıma
yöntemleri devreye giriyor. AB GMP sertifikalı, atıksız üretim tesisi v e 22
yıllık ihracat geçmişiyle gelişmiş lipid teknolojilerinin küresel tedarikçisi
olan VAV Lipids de Türkiye ve dünya genelinde sağlık
profesyonelleri ve hastaların ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol
üstleniyor.
Liposomal nanoteknoloji kemik tedavilerinde önemli rol üstleniyor
Liposomal nanoteknolojinin temelinde,
100–300 nanometre çapında lipozom adı verilen nanopartiküller yer alıyor. İlk
kez 1965’te keşfedilen lipozomlar ilaç, vitamin ve aşı gibi maddeleri hücrelere
taşımada kullanılıyor. Küçük yapay baloncuklara benzeyen lipozomlar, insan
hücrelerini çevreleyen yapılara benzer fosfolipitlerden oluşuyor. Bu sayede
çözünürlüğü düşük veya hassas maddeleri hedef hücreye ulaşana kadar
koruyabiliyor. Biyouyumlu yapıları sayesinde yan etki riski d üşük olan
lipozomlar, gıda takviyelerinde de vitamin veya diğer sağlık destekleyici
bileşenleri taşımak için ideal bir kapsülleme yöntemi sunuyor.
Liposomal nanoteknoloji, son yıllarda
kemik tedavilerinde önemli bir rol üstleniyor. Osteoartrit, osteoporoz ve kemik
kanseri gibi durumlarda, tedavi etkinliği sınırlı kalabiliyor ve yan etkiler
ortaya çıkabiliyor; çünkü ilaç doğrudan etkilenen bölgeye ulaşmıyor.
Nanopartiküller küçük boyutları, geniş yüzey alanları ve yüzey özelliklerinin
değiştirilebilmesi sayesinde kemik dokusunun yenilenmesine yardımcı oluyor.
Örneğin, nanoseria ve seryum oksit nanopartiküller, osteoporoz gibi kemik
dokusu bozulmalarında kullanılıyor. Kemik enfeksiyonları (osteomiyelit) da
nanopartiküllerle hedeflenebiliyor. Lipozomların ayrıca yaralı kemik dokusuna
gen taşımak ve iyileşmeyi desteklemek için de kullanılabildiğine dikkat
çeken VAV
Lipids Genel Müdürü Arun Kedia, “Bu teknoloji, ilaçların sadece hedef
bölgeye ulaşmasını sağlayarak yan etkileri azaltıyor ve kontrollü salım
sayesinde tedavi etkinliğini artırıyor” diyor.
Türkiye’nin yüzde 63’ü D vitamini eksikliği çekiyor
Türkiye’de yapılan bir meta-analiz
çalışmasına göre, genel nüfusta D vitamini eksikliği yüzde 63 oranında
görülüyor. Bebeklerde bu oran yüzde 86,6, hamilelerde yüzde 76, çocuklarda
yüzde 39,8, yetişkinlerde ise yüzde 63,5 olarak izleniyor. Kadınlarda eksiklik
yüzde 64,7 olurken, erkeklerde bu oran yüzde 39,5 olarak tespit edildi. Diğer
yandan araştırmalara göre kanda 12 veya 10 ng/ml altındaki D vitamini seviyesi,
eksiklik olarak kabul ediliyor. Bu durum, osteomalazi ve beslenme kaynaklı
raşitizm riskini artırıyor. Eksikliğin başlıca nedenleri arasında yetersiz
besin alımı ve güneş ışığına düşük maruziyet bulunuyor. Oral takviyelerle D
vitamini almak mümkün olsa da klasik tablet ve kapsüller sindirim sisteminde
büyük oranda kayba uğradığı için biyoyararlanımı düşük olabiliyor. Bu noktada
devreye giren Liposomal nanoteknoloji ise vitamin ve besin takviyelerinin
hücrelere etkin şekilde taşınmasını sağlıyor.
Sıvı Formdaki Liposomal D Vitamini, Kemik Sağlığında Kritik Bir Rol
Üstleniyor
Liposomal nanoteknolojinin vitamin ve
besin desteklerinin etkinliğini artıran devrim niteliğinde bir yöntem olduğuna
vurgu yapan Arun Kedia, şunları söyledi: “lipozomlar, küçük boyutları sayesinde
sindirim sırasında parçalanmadan görevini yerine getiriyor ve farklı pH
koşullarında da etkisini koruyabiliyor. Bu sayede D vitamini gibi kemik, kas ve
bağışıklık sistemi sağlığı için kritik öneme sahip takviyeler, hücrelere ço k
daha kolay ulaşıyor. Geleneksel yağda çözünen formlar, süt ya da yağ içeren
gıdalarla alınmak zorundayken liposomal D vitamini su veya meyve suyu ile
pratik şekilde kullanılabiliyor. Bu hem biyoyararlanımı artırıyor hem de günlük
hayatta daha erişilebilir bir kullanım imkânı sunuyor. Ayrıca sıvı formda
alınabilmesi, büyük tabletleri yutmakta zorlanan kişiler için ciddi bir
kolaylık sağlıyor. VAV
Lipids olarak üretim standartlarımızı uluslararası düzenlemelerle
uyumlu hale getirerek hem Türkiye’de hem de dünya genelinde sağlık profesyonellerinin
ve hastaların ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyoruz. Amacımız, liposomal
nanoteknolojinin sunduğu bu yenilikçi çözümleri daha geniş kitlelere ulaştırmak
ve besin destekleri ile ilaçların hedefe güvenle ulaşmasına katkı sağlamak.”
VAV Lipids Hakkında;
Yüksek saflıkta lipidler ve lipid bazlı
taşıyıcı sistemler alanında uzmanlaşan VAV Lipids, bilim temelli bir
biyoteknoloji şirketi olarak faaliyet gösteriyor. Merkezi Hindistan’da bulunan
şirket, 40 yılı aşkın sektör deneyimiyle ilaç, biyoteknoloji, beslenme, kişisel
bakım ve nanomedisin gibi pek çok alanda global düzeyde çözümler sunuyor. mRNA
bazlı aşılar, yeni nesil ilaç taşıma sistemleri, liposomal formülasyonlar ve
özel farmasötik uygulamalar için fosfolipidlerden nötral lipidlere kadar geniş
bir ürün yelpazesi geliştiren VAV Lipids, bu alandaki ileri Ar-Ge çalışmaları
ve uluslararası kalite standartlarına uygun üretim altyapısıyla öne çıkıyor.
Ürünleri, araştırma süreçlerinden klinik kullanıma kadar birçok farklı aşamada
tercih edilen şirket, şeffaf tedarik zinciri yönetimi ve regülasyonlara duyarlı
yaklaşımıyla da fark yaratıyor . Global pazarda Almanya’daki Ar-Ge merkezi ve
Avrupa, Amerika, Asya ve Ortadoğu’daki yaygın dağıtım ağıyla faaliyetlerini
sürdüren VAV Yaşam Bilimleri, bilimsel çözümlerini dünya çapında erişilebilir
hale getirmeyi hedefliyor.