İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, 4
Mart Dünya Obezite Günü'nde ‘Obeziteyi Anla, Önle ve Yönet' paneli düzenledi.
Panel ile hem dünyada hem Türkiye'de giderek büyüyen obezite tehlikesine karşı
farkındalık oluşturmak amaçlandı.
Dünya Obezite Günü nedeniyle İstanbul Yeni Yüzyıl
Üniversitesi'nde düzenlenen ‘Obeziteyi Anla, Önle ve Yönet' panelinde
obezitenin nedenleri ve obeziteyi engellemenin yolları konuşuldu. İstanbul Yeni
Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Asiye Nurten ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı
Dr. Öğretim Üyesi Şeyda Saydamlı'nın oturum başkanları olduğu panelde yeme
davranışlarının düzenlenmesi, duygusal yeme ve yeme bağımlılığı, obeziteyi
engelleme ve egzersiz konuları ele alındı.
Açılış konuşmasını yapan İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emir Tan, "DSÖ'nün verdiği bilgilere göre
obezitede Avrupa'da ilk sırayı alıyormuşuz. OECD ülkeleri içerisinde ise
ABD'den sonra ikinci sıradaymışız. Tablomuz biraz karanlık. Karanlık olan
tabloda bağımlılık konusunda bizim mücadele ettiğimiz etkenlerden biri de
obezite. 50-60 yılda beslenme alışkanlıklarının özellikle bizim toplumumuzda da
bu kadar gelişmesi, spor ve hareketsizlik de etkileyen faktörlerden bir
tanesi" dedi.
Dr. Öğretim Üyesi Şeyda Saydamlı, obezitenin bu yüzyılın
küresel salgın hastalıklarından biri olduğunu belirterek, "Biz de
üniversitemiz genelinde obeziteyi anlamak, öğrencilerimize anlamaları,
önlemeleri ve yönetmeleri yönünde bilgilendirmek, farkındalık oluşturmak
amacıyla böyle bir toplantı düzenledik. Obezite küresel olarak bir problem,
yalnızca ülkemiz içerisinde değil. Bu nedenle bu panelin başına koyduğumuz
obeziteyi anla, önle ve yönet sözcüğünün anlamı çok büyük" dedi.
"Obezite birçok kronik hastalığa
neden oluyor"
Obezitenin yalnızca yetişkinleri değil çocukları da tehdit eden bir hastalık
olduğunu söyleyen Saydamlı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Obezite yalnız
yetişkinleri etkileyen bir hastalık değil. Çocukluk yaşında başlayan
alışkanlıkların değerlendirilmesi ve toplumda bu kişilerin ötekileştirilmesiyle
gündeme gelen, psikolojilerini bozan bir hastalık. Aynı zamanda obezite çok
çeşitli kronik hastalıklara da neden olmakta. Hipertansiyon, hiperlipidemi,
lipidin yüksekliği, inme, solunum fonksiyonu ve sindirim sistemi fonksiyonu
bozukluklarıyla kendini göstermekte ve birçok kronik hastalık obeziteye eşlik
etmekte."
"2030 yılına
kadar 1 milyar insanın bu hastalıkla yaşayacağı tahmin ediliyor"
Obeziteye ilişkin istatistiki bilgiler veren Saydamlı, Dünya Obezite Atlası
2030 tahminlerine göre Türkiye'deki obezite oranının yüzde 19 olarak
öngörüldüğünü belirtti. "Bu nedenle obeziteyi önleyecek stratejilerin ele
alınması bizim için gerçekten çok önemli" diyen Saydamlı, "Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) 2021 yılının raporuna göre 2030 yılına kadar 1 milyar insanın bu
hastalıkla yaşayacağını tahmin etmekte. Bu şu demektir: Eğer obeziteyle etkin
bir şekilde mücadele edilmeyecek olursa 2035 yılında dünya genelinde her 4
kişiden 1 kişinin obez olacağıyla ilgili raporlar var. Bunlar son derece
çarpıcı istatistik verileri. Bu nedenle obeziteyi engellememiz gerekmekte"
ifadelerini kullandı.
"Günümüzde beslenmek için değil,
yemek yemek için yemek yiyoruz"
Prof. Dr. Asiye Nurten ise, "Biz bağımlılık komisyonu olarak, obezitenin
de bir tür bağımlılık olduğu bilindiği için bugün bir farkındalık oluşturmak,
ona göre önlem almak amacıyla bu konferansı düzenlemiş olduk. 2015'te Dünya
Sağlık Örgütü 4 Mart'ı obezite günü ilan etti ve bizim Sağlık Bakanlığımızın da
2010'dan itibaren obeziteyle mücadeleyle ilgili gayreti var" dedi.
"Obezite Türkiye için de büyük bir tehlike, çünkü
obezitede yüzde olarak üst noktalardayız" diyen Nurten, "Obezite pek
çok hastalığa da zemin hazırlıyor. ‘Biz aslında niye yemek yiyoruz' sorusuna
gelmek lazım. Bizim vücudumuzun beslenmeye ihtiyacı var. Canlılığımızı
sürdürmek için, biz aslında beslenmek için yiyoruz. Günümüzde bu kavramlar
karıştı. Yemek yemek için yemek yiyor olunca ihtiyacımızdan fazlasını
tüketiyoruz. Bizim beynimizde öyle bir bölge var ki, ne zaman acıktın ve ne
kadar gıdadan ne kadar alman gerekiyor onları ölçüyor. Ve şunlardan o kadar al
diyor. Ve o kadar farklı kimyasallar salgılanıyor ki yemeğe başladıktan 20
dakika sonra ‘yedin artık dur' diyor. Biz bu iç sesimizi dinlesek 25 yaşındaki
kilomuzu hemen hemen ömür boyu muhafaza ediyoruz. Ama iç sesimizi dinlemiyoruz.
Çeldiriciler çok, yemeğe ulaşım çok kolay. Özellikle lezzetlendirilmiş yemekler
yedikçe daha çok yeme isteği, çağın hastalığı obeziteyi getiriyor. O da sadece
aşırı kiloya değil, diyabet, kanser, yüksek tansiyon ve pek çok hastalığa neden
olduğu için çocukluk çağından itibaren önleyelim istiyoruz" ifadelerini
kullandı.