Son yıllarda hızla yaygınlaşan mide kanseri, ülkemizde en sık görülen kanserler
arasında 5’inci sırada yer alıyor. Ancak erken teşhis için tarama yöntemi
olmadığından çoğunlukla ileri evrede tanı konulan bu sinsi hastalık, ülkemizde
kansere bağlı ölümlerde 3. Sıraya gelmiş durumda. İşte bu önemli hastalığın
tanı ve tedavisi alanında çalışan farklı tıp alanlarından 200’ü aşkın
uzman, 28 Şubat-1 Mart 2025 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen
uluslararası sempozyuma katıldılar ve mide kanserinde immünoterapiden genetik
testlere, radyoterapinin rolünden endoskopik işlemlere kadar hem yaşam süresini
uzatan hem de kalitesini artıran yeni tedavi yöntemlerini tartıştılar.
Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Gastrointestinal
Onkoloji Ünitesi’nin öncülüğünde düzenlenen sempozyumda konuşan Acıbadem
Üniversitesi Atakent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç mide
kanserinin tedavisinde son yıllarda çok önemli gelişmeler yaşandığını
belirterek, özellikle cerrahi, ilaç tedavileri, immünoterapi ve radyoterapi
alanında hastalar için daha etkili ve konforlu yöntemlerin kullanılmaya
başlandığını söyledi. Mide kanserinde yeni tedavi yaklaşımlarının ele alındığı
sempozyumun konuşmacıları arasında bu alanda yaptıkları çalışmalarla bilinen
Avrupa Medikal Onkoloji Derneği’nin (ESMO) Sindirim Sistemi Kanserleri
Araştırma Başkanı, Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sara De Dosso da vardı.
Prof. Dr. Sara De Dosso da konuşmasında, mide kanseri tedavisinde çığır açan
gelişmelerden birinin immünoterapi olduğunu vurguladı.
Ülkemizde ve dünya genelinde son yıllarda hızla yaygınlaşarak en sık görülen
kanserler arasında 5’inci sırada yer alan mide kanseri, erken teşhis için etkin
bir tarama yöntemi olmadığından genellikle ileri evrede tespit ediliyor. Bu
durum hastalığın tedavi sürecini zorlaştırırken, yaşam kaybı riskini de
artırıyor. Ülkemizde en çok ölüme yol açan 3’ncü kanser türü olan mide
kanserinin giderek artan görülme sıklığına dikkat çekmek, hastalığa karşı daha
etkin bir mücadele planı oluşturmak ve tedavide güncellenen yaklaşımları
tartışmak amacıyla Acıbadem Üniversitesi Gastrointestinal Onkoloji Ünitesi
öncülüğünde Acıbadem Üniversitesi’nde 28 Şubat-1 Mart 2025 tarihleri arasında,
12 ülkeden 200’ü aşkın uzmanın katılımıyla "Gastroözofageal Bileşke
Kanserinde Güncel Yaklaşımlar: Multidisipliner Perspektifler ile Tedavi ve Gelecek
Vizyonu Sempozyumu" gerçekleştirildi.
Sempozyum Düzenleme Komitesi Üyesi, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç,
2024 yılında mide kanseriyle ilgili ortaya çıkan önemli bilimsel verilerin,
tedavi yaklaşımlarının yeniden değerlendirilmesini gerekli kıldığını
belirterek, Acıbadem Üniversitesi Gastrointestinal Onkoloji Ünitesi’nin
öncülüğünde gerçekleştirdikleri toplantı ile hem bilim dünyasına hem de toplum
sağlığına önemli katkılar sunmayı hedeflediklerini belirtti.
Kanser türlerinde mide kanserinin ülkemizde 5. sırada
görüldüğünün altını çizen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç,
"Gerçekten bir tarama yöntemi olmadığı için, maalesef birçoğu ileri evrede
tanı alan bir kanser türü. Bugünkü toplantı, bu kanserin tedavisiyle ilgilenen
birçok branşı, cerrahları, gastroenterologları, onkologları, radyasyon
onkologlarını, patologları bir araya getiren uluslararası bir toplantı. Bu
anlamda hem bu alandaki yeniliklere dikkat çekmek, hem de farkındalığı artırmak
için bunu biz planladık. Ülkemizde maalesef diğer bazı kanser tipleri gibi,
meme kanseri kalın bağırsak kanseri gibi, mide kanserine özel bir tarama
yöntemi yok. Bu anlamda insanların bazı problemler geliştiğinde, kilo kaybı,
iştahsızlık, karın ağrısı, bulantı, kusma, kanlı büyük tuvaletini yapma gibi
olgular geliştiğinde, bu konuda uyanık olmaları ve hemen bir aile hekimine
gereğinde bu konuda uzman bir hekime başvurması gerekiyor. Zira her kanser
tipinde olduğu gibi, mide kanserinde de erken tanı çok önemli" dedi.
"Son yıllarda mide kanser tedavisinde ciddi ilerlemeler oldu"
Prof. Dr. Erman Aytaç, "Son yıllarda mide kanser tedavisinde ciddi
ilerlemeler oldu. Hem ilaç tedavisi alanında, hem cerrahi alanında. İlaç
tedavileri artık daha az yan etkili bir şekilde hastalığın kendisini ortadan
kaldırmaya yönelik uygulanabiliyor. Burada tümörün bazı genetik özellikleri
değerlendiriliyor. Ameliyatları da artık eskisi gibi agresif yapmıyoruz. Benzer
ameliyatları karında birkaç küçük delik açarak yapabiliyoruz. Bu şekilde
hastaların tedavi süresindeki hayat konforu, hayat kalitesi bu süreçten daha az
etkileniyor. Daha hızlı bir şekilde normal hayata geri dönebiliyorlar. Bu
yeniliklerin tümünü bugünkü toplantımızda farklı açılardan tartışıyoruz." şeklinde
konuştu.
Aytaç, "Ülkemizde bir tarama yöntemi olmadığı için
genelde hastalar, birçok farklı hastalıkla beraber görülebilecek, halsizlik,
yorgunluk, kilo kaybı, karın ağrısı gibi şikayetleri maalesef çok zamanında
hekimle iletişim kurmadıkları için ileri evrelerde karşımıza geliyor.
Ülkemizdeki hastaların yarıdan çoğu, ya lokalileri yani bir lenf bezinde
hastalığın olduğu ya da başka bir organda hastalığın olduğu evrede karşımıza
geliyor. Bu nedenle de hastalığın tedavisi hem zor hem de yaşam beklentisi buna
bağlı olarak kısalıyor. Mide tümörleri çevresel faktörlerden çok etkileniyor.
Doğu ve Batı toplumlarında yani Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki toplumlarda
birbirinden farklılık göstermekte. Ülkemiz iki coğrafyaya yakın olduğu için her
iki özelliğini gösteriyor. Bu anlamda hasta sayısındaki artış, aslında farkındalıkla
beraber artıyor ve daha erken evrelerde yakalanma şansı buluyoruz."
ifadelerini kullandı.
Kolorektal kanserlere göre daha az görülüyor ama
Mide kanserinin kolorektal (bağırsak) kanserlere kıyasla daha az görülse de,
erken teşhis için etkin bir tarama yönteminin bulunmaması nedeniyle genellikle
ileri evrede tespit edildiğini ve daha ölümcül seyredebildiğini vurgulayan
Prof. Dr. Erman Aytaç sözlerine şöyle devam etti: "Mide kanserinde son
yıllarda hem cerrahi hem de onkolojik tedavide önemli gelişmeler kaydedilmesi,
bu alana daha fazla dikkat çekilmesini gerekli kılıyor. Bu doğrultuda 2024
yılında rektum kanserinin ardından bu yıl da mide kanseri üzerinde önemli
çalışmalara imza atan uzmanların katılımıyla, mide kanseri tedavisindeki güncel
yaklaşımları ele aldık. Özellikle kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi ve
cerrahi tedaviler konusunda, hem erken evre hem de metastatik mide kanserine
yönelik en yeni yaklaşımları tartıştık. Ayrıca vaka bazlı sunumlarla tartışmalı
konuları ele alarak ortak bir görüşe ulaşmayı hedefledik."
Tedavide çok önemli gelişmeler yaşanıyor
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç, mide kanserinin tedavisinde son
yıllarda çok önemli gelişmeler yaşandığını, özellikle cerrahi, ilaç tedavileri,
immünoterapi ve radyoterapi alanında hastalar için daha etkili ve konforlu
yöntemlerin kullanılmaya başlandığını söyledi. Mide kanseri cerrahisinde artık
daha minimal invaziv yöntemlerin tercih edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Aytaç
"Robotik cerrahi sayesinde açık ameliyatlara göre daha hızlı iyileşme
sağlanabiliyor. Büyük kesiler yapmadan operasyonları gerçekleştirme imkanımız
var ve bu yöntemi giderek daha fazla rutin pratiğimizde kullanıyoruz. Ayrıca
çok erken evre mide kanserlerinde endoskopik yöntemlerle organın tamamını ya da
bir kısmını çıkarmadan hem tanı koymak hem de tedavi etmek mümkün. Bu konuyu
toplantımızda ayrıca ele aldık" diye konuştu.
"İmmünoterapi, Cerrahi kadar etkili
olabiliyor"
Mide kanseri tedavisindeki bir diğer büyük adımın da ilaç tedavisi olduğunu
belirten Prof. Dr. Erman Aytaç, belirli genetik özelliklere sahip mide
kanserlerinde kemoterapiden daha etkili olan immünoterapinin öne çıktığını
vurgulayarak şöyle konuştu: "İmmünoterapi, vücudun bağışıklık sistemini
harekete geçirerek tümör tedavisini daha az yan etkiyle ve daha başarılı
şekilde yapmamızı sağlıyor. Özellikle genetik yatkınlığı olan hastalarda,
immünoterapinin cerrahi tedaviye yakın bir oranda hastalığı ortadan kaldırma
şansı sunduğunu biliyoruz. Cerrahi tedavi şu an için mide kanserinde en etkili
yöntem olsa da, immünoterapi bazı hastalarda cerrahiye yakın oranda tamamen
iyileşme sağlayabiliyor. Ancak bu yöntem halen deneysel bir yaklaşım olarak
kabul ediliyor"
Radyoterapi kullanımı
yeniden değerlendiriliyor
Mide ve yemek borusunun birleştiği bölgedeki kanserlerin tedavisinde de yeni
yaklaşımlar olduğunu vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aytaç, daha önce
bu hastalarda kemoterapi ve radyoterapinin birlikte uygulandığını, ancak yeni
çalışmaların radyoterapi olmadan güçlü bir kemoterapi ve cerrahinin benzer
sonuçlar verdiğini gösterdiğini belirtti. Prof. Dr. Aytaç "Bu sayede
hastaları radyoterapinin yan etkilerine maruz bırakmadan etkili bir tedavi
sunabiliyoruz. Ancak bazı hasta gruplarında radyoterapinin gerekli olup
olmadığı henüz netleşmiş değil. Bu toplantıda hangi hasta gruplarında
radyoterapiye ihtiyaç duyulduğunu tartışarak ortak bir yaklaşım belirlemeye
çalıştık" dedi.
Erken teşhis ve Genetik Testler hayati önem taşıyor
Mide kanseri tedavisindeki gelişmelerin yaşam beklentisini artırdığını ancak en
önemli faktörün erken teşhis olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erman Aytaç
sözlerine şöyle devam etti: "Ne yazık ki ülkemizde mide kanseri için
tarama programı bulunmuyor. Bunun hayata geçirilmesi gerekiyor. Ayrıca genetik
yatkınlık mide kanseri ortaya çıkmadan önce belirlenebiliyor. Özellikle 40
yaşından önce mide kanserine yakalanmış bireylerin aile bireyleri -anne, baba,
kardeşler ve çocuklar- mutlaka genetik testlerden geçirilmeli. Böylece mide
kanseri riski taşıyan kişiler erkenden tespit edilerek koruyucu önlemler
alınabilir. 40 yaş öncesi bir yaşta mide kanseri tanısı almış yakınınız varsa o
kişinin baba kardeş ve evlatlarının mutlaka genetik açıdan taranması
gerekir."
Prof. Dr. Sara De Dosso: "Bilimsel
çalışmalar çok hızlı ilerliyor"
Avrupa Medikal Onkoloji Derneği’nin (ESMO) Sindirim Sistemi Kanserleri
Araştırma Başkanı, Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sara De Dosso da "Bu
önemli sempozyumda Türk meslektaşlarımla bir arada olmak ve gastrointestinal
tümörlerin tedavisindeki son gelişmeleri tartışmak benim için çok büyük bir
mutluluk" derken, mide kanserinin tedavisinde çığır açan gelişmeler
yaşandığını vurguladı. Son yıllarda ezber bozan en önemli tedavilerden birinin
immünoterapi yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Sara De Dosso şöyle konuştu:
"Bu alanda çığır açan, adeta ezber bozan en önemli tedavilerden biri
immünoterapi yöntemi. İmmünoterapi artık gastrointestinal sistemi ilgilendiren
ileri evre kanserlerde kullanıma girdi. Ancak burada immünoterapiden fayda
görebilecek, bağışıklık sistemi tümörü baskılayabilecek, doğru hastayı seçmek
çok önemli. Sadece ileri evre kanser hastalarında değil, hastalığı erken evrede
olan hastalara da immünoterapi uygulamak istiyoruz. Bununla ilgili önemli
çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız; kanser ilerlemeden, kanseri erken evrede
immünoterapi yöntemiyle yok edip, hastayı iyileştirmek." İmmünoterapinin
bazı hastalarda tek başına kullanılabilirken, bazı hastalarda ise kemoterapi,
radyoterapi ve cerrahi ile bir arada da kullanılabildiğini belirten Prof. Dr. Sara
De Dosso "İster tek başına, ister diğer tedavi yöntemleriyle kombine bir
şekilde olsun, amaç hastalarımızın yaşam kalitesini yükseltmek ve tamamen
iyileşmelerini sağlamak. Her hastaya immünoterapi uygun olmayabilir, tedavinin
başarılı olması için burada hekimin doğru hastayı seçmesi çok önemli. Bu
hastalar immünoterapiden yarar görebilirler. Bilimsel çalışmalar çok hızlı
ilerliyor. Gelecek özellikle de medikal onkologlar ve ilaç tedavileri açısından
harika görünüyor."