Zonguldak BEUN Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yayılmasında; kist olduğu bilinmeyen,
kontrolsüz kesilen hayvanların etlerinin, iç organlarının çevreye atılması ya
da köpeklere yiyecek olarak verilmesinin yanı sıra, özellikle Kurban
Bayramı'nda kesilen hayvan organlarının yeterince derine gömülmemesi nedeniyle
sahipsiz köpeklerin bunlara ulaşmasının önemli bir risk faktörü olduğunu
vurguladı. Cömert, enfeksiyon ile mücadelenin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi
için köpeklerin yanı sıra başka kaynakların da etkili olduğu ve zincirin tüm basamaklarının
birlikte değerlendirilerek kontrol altına alınması gerektiği belirtti.
Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Cömert, kist
hidatik hastalığının, hayvanlardan insana geçen bir enfeksiyon olduğuna dikkat
çekti. Cömert, bu enfeksiyonun özellikle köpeklerden yayıldığını, ve insanlarda
en çok karaciğer ve akciğer gibi organlarda kist oluşumuna yol açtığını ifade
etti. İnsanlarda görülen enfeksiyon hastalıklarının yüzde 80'inin hayvanlardan
insanlara bulaşan hastalıklar olduğunu anlatan Cömert, bu durumun önlenmesi
için Türkiye Zoonotik Hastalıklar Milli Komitesi'nin oluşturulduğunun altını
çizdi.
Cömert, "Kist hidatik, Echinococcus granulosus
tarafından oluşturulan ve en çok karaciğerde kist yapmasıyla karakterize bir
enfeksiyon hastalığı. Hayvanlardan insana bulaştığını bildiğimiz bir enfeksiyon
hastalığı. Aslında bugün insanlarda oluşan enfeksiyon hastalıklarının yüzde
80'i hayvanlardan insana bulaşan hastalıklar. Yeni tanımlanan ve eskiden beri
uzun zamandır görülen enfeksiyon hastalıklarının kökeni hayvanlar. Tarım
toplumuna geçilmesiyle insanın hayvancılıkla uğraşmasıyla hayvanların vücudunda
bulunan birçok mikroorganizma insanların vücuduna geçerek insanlara adapte
olmuştur. Halen olmaya devam etmektedir. Bu anlamda hayvanlardan insanlara
hastalık geçmesini önlemek gibi bir durumumuz söz konusu. Bu durumda veteriner
hekimlere de önemli görevler düşmekte. Bu anlamda sağlık kavramı önem
kazanmış durumda. Ülkemizde de Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı
arasında yapılan protokol ile Türkiye Zoonotik Hastalıklar Milli Komitesi
oluşturulmuş, yapılan planlamalar ile hayvanlarda hastalığın kontrolü ve
böylece insan enfeksiyonunun önlenmesine çalışılmıştır" dedi.
'Kist hidatik parazitinin kaynağı köpekler'
Kist hidatik olarak bilinen hastalığın Echinococcus granulosus parazitinin
oluşturduğunu anlatan Füsun Cömert, bu parazitin temel kaynağının köpekler
olarak bilindiğinin altını çizdi. Parazitin larvaya dönüşmesiyle karaciğere ve
akciğere geçerek enfeksiyon oluşturma durumunun söz konusu olduğunu belirten
Cömert şöyle devam etti:
"Bu bir parazital enfeksiyon hastalığı. Bu parazitin temel kaynağı,
parazitin erişkin formunun konağı olmaları nedeniyle köpekler olarak biliniyor.
Köpeğin bağırsağında bulunan erişkinlerin çıkardığı yumurtalar köpek dışkısı
ile çevreye yayılmakta. Böyle olunca da köpekler enfeksiyonun yayılması için
ana kaynak oluşturmakta. İnsanlar ve otlanarak beslenen otçul hayvanlar
köpeklerin bağırsağından çıkan yumurtaları ağız yoluyla alarak enfekte oluyor.
İnsanlarda ve otçullarda yumurta mideden geçerek, mide asidinin etkisiyle
açılıyor ve bağırsakta larvaya çıkıyor, daha sonra bu larvanın bağırsak duvarı
aracılığıyla kana geçiyor ve kan dolaşımı ile en sık karaciğere ve ikinci
sıklıkla akciğere yerleşerek kist oluşumuna neden oluyor."
'Enfeksiyon zincirinde yapılacak kontroller hayati önem taşıyor'
Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yayılmasında, kontrolsüz kesim
yapılan hayvan etlerinin doğru şekilde bertaraf edilmemesi ve köpeklerin
ulaşabileceği şekilde dışarıda bırakılmasının önemli bir rol oynadığını
belirtti. Cömert, bu tür uygulamaların enfeksiyonun köpeklerden insanlara
geçişini kolaylaştırdığını ve zincirin tüm halkalarının birlikte
değerlendirilerek enfeksiyonun kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı.
Enfeksiyonun karaciğer ve akciğerin yanı sıra insan vücudunun farklı
bölgelerindeki kaslara, beyine, kemiğe yerleşerek farklı türde de ortaya
çıkabildiğinin altını çizen Cömert, şu ifadelere yer verdi:
"Köpeğe bulaş bu kistleri ya da larvaları taşıyan etlerin yenilmesiyle
oluşuyor. Burada da temel kaynağı aslında kontrolsüz kesim yapılan hayvanların,
kist olduğu bilinmeyen etlerinin etrafa kontrolsüzce atılması yada bu
hayvanlara yiyecek olarak verilmesi ya da özellikle Kurban Bayramlarında kontrolsüz
kesilen hayvanların etlerinin çok iyi şekilde derine gömülmeden dışarıda
sahipsiz olan köpeklerin ulaşımına imkan vermesinin önemi büyük. Asıl kaynak
köpek gibi görülmekle birlikte köpeğin de bu enfeksiyonun sürecinin
tamamlanması için başka kaynağa ihtiyacının olduğu ve dolayısıyla enfeksiyonun
kontrolünde bu zincirin basamakların doğru değerlendirilerek hepsinin birlikte
kontrolü gerekmektedir. Burada enfeksiyon zincirini iyi tanımak, bütün
aşamaları birlikte kontrol etmek önemlidir."
"Kistin patlaması, alerjik şok sendromuna ve ölüm riskine yol
açabilir"
Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yavaş gelişen bir klinik olduğunu ve
yıllar içinde büyüyen kistin, özellikle safra kanallarına basınç yaparak
tıkanmaya neden olabileceğini belirtti. Enfeksiyon uzun süre devam ettiğinde
karaciğer yetmezliğine ya da kistin patlaması sonucu alerjik şok sendromuna yol
açarak ölüm riski oluşturabileceğini ifade etti. Cömert, "Bu çok yavaş
gelişen bir klinik. Yıllar içerisinde belli bir büyüklüğe ulaştığında o
büyüklüğün sebep olduğu birtakım etkilerle hastayı bize getiriyor. Kitle etkisi
oluşturuyor. Basınç yapıyor. Safra kanallarına yakın olarak yerleşirse, bu
kanallara yaptığı basınç tıkanma sıklıklarına neden olabiliyor. Uzun süren
enfeksiyonlarda karaciğer yetmezliğine ya da bu kistin patlaması sonrasında ki
bu herhangi bir travmaya bağlı olarak gelişebilir, kistin içinde bulunan yüksek
alerjen sıvının vücuda dağılmasıyla birlikte alerjik şok sendromu ile hastanın
ölümüne neden olabiliyor" diye konuştu.
"Kist hidatik yayılmasını engellemek için veteriner hekimlere kritik görev
düşüyor"
Füsun Cömert, 2005 yılı itibarıyla bildirimi zorunlu hastalıklar listesine
alınan kist hidatik enfeksiyonunun, bildirimde yaşanan zorluklar nedeniyle
verilerde tutarsızlıklar ortaya çıkardığını belirtti. Cömert, Türkiye'de
enfeksiyonun sıklığının binde 5 ila 7 arasında değiştiğini ve Avrupa'da daha az
görülen hastalığın Türkiye, Yunanistan, Afrika'nın kuzey kesimi, Güney Amerika
ve Asya gibi bölgelerde endemik olarak daha yaygın olduğunu ifade etti.
Hayvan kontrolünün yapılması, mezbahalarda veteriner
kontrolünde hayvanların kesilmesi, atık etlerin dikkatli bertaraf edilmesi
işlemlerinin yanı sıra aşılama uygulamalarının önemine dikkat çeken Cömert,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu enfeksiyon bildirimi zorunlu bir hastalık olmasına rağmen 2005 yılında
bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alınmış olmasına rağmen yine de
bildirim konusunda problemler olması nedeniyle ülkemizde çok farklı veriler
mevcut. Yapılan geniş çaplı çalışmalara da bakarak ülkemizdeki sıklığının
ortalama binde 5 ila 6 yada yüzde 1 arasında değiştiği tahmin edilmekte. Bu
çalışmalarda tanımlayıcı yöntemlere bağlı olarak belirlenen oranlarda
değişiklikler olabilmekte. Genel olarak hayvan kontrolünün çok daha fazla
yapıldığı Avrupa ülkelerinde çok az görülmesine rağmen Türkiye, Yunanistan,
Afrika'nın kuzey kesimi, Güney Amerika, Asya ülkelerinde belli bir endemik
yüzdelik olarak tanımlayabileceğimiz sıklıkta görülüyor. Bu nedenle hayvan
kontrolünün yapılması, mezbahalarda veteriner kontrolünde hayvanların kesilmesi
ve bunların organlarının uygun biçimde bertaraf edilmesi aynı zamanda aşılama
uygulamalarının yapılmasına daha fazla önem verilmesi gerekiyor."
Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun tedavisinde ilaç ve cerrahinin birlikte
kullanıldığını, ancak hangi tedavi yönteminin öncelikli olacağına hastanın
durumuna göre karar verildiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü'nün
hastalığı ultrasonografik görüntülerle sınıflandırdığını ve buna göre
hastaların tedavilerinin düzenlendiğin ifade etti. Cömert, "Hangi
tedavinin daha ön planda ya da altın standart olarak tanımlandığı
belirtilemiyor. Çünkü kist her kişide farklı şekilde olabiliyor. Genellikle
ilaç tedavisi tek başına yeterli olmuyor. Cerrahi tedavi mi yada cerrahiden
daha basit yöntemlerle mi tedavi edileceğine hastaya göre karar veriliyor"
diye ifade etti.
"Sahipsiz olan hayvanlara
dokunduktan sonra elimizi dikkatli şekilde yıkamamız gerekiyor"
Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonuna karşı aşılama, düzenli taramalar ve
veteriner kontrolünde hayvan kesimi gibi önlemlerin büyük önem taşıdığını
vurguladı. Ayrıca, eğitici eğitimleri, bilgilendirme materyalleri ve Kurban
Bayramlarında organ bertarafı ile ilgili farkındalık oluşturulması gerektiğini
belirtti. Cömert, el hijyeninin önemine de değinerek, toprakla temas sonrası
dikkatli el yıkamanın enfeksiyonun önlenmesinde kritik rol oynadığını ifade
ederek sözlerini şöyle tamamladı:
"Aşılama tabii ki burada da değerlendirilebilecek bir seçenek. Parazitin
larvasının vücuda yerleşmesini engellemek için hem köpeklerin hem de otçul
hayvanların aşılanması; köpeklerin, insanların ve otçulların korunması
açısından önemli. Onun dışında düzenli taramaların yapılması hayvan
kesimlerinin veteriner kontrolünde olması, eğitimin verilmesi, hatta
eğiticilerin eğitilmesi, farkındalık oluşturmak üzere posterler, afişler,
bilgilendirme broşürlerinin hazırlanması, özellikle Kurban Bayramlarında
hayvanların organlarının nasıl bertaraf edilmesi gerektiğiyle ilgili ön
bilgilendirmelerin mutlaka yapılması gerekiyor. El hijyeni özellikle gerekiyor.
Yumurtalar toprağa atılıyor, toprak bizim bu enfeksiyonu kazanmamız için en
önemli kaynağı oluşturuyor. Dışarda sahipsiz olan hayvanlara dokunduktan sonra
elimizi dikkatli şekilde yıkamamız ve el hijyeni konusunda toplumun belli bir
seviyeye çıkartılması gerekiyor. Her şeyin başında olduğu gibi burada da eğitim
önemli."