Koç Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, mikroplastiklere maruz kalan bakterilerin kendisini antibiyotik ve diğer ilaçlardan koruyacak "biyofilm" isimli bir kalkan oluşturduğunu kaydetti.
Birleşmiş Milletler Çevre Programına (UNEP) göre, dünya
genelinde her gün 2 bin çöp kamyonu dolusu plastik okyanuslara, denizlere ve
nehirlere dökülüyor. Küresel bir sorun haline gelen plastik kirliliği nedeniyle
her yıl 19 ila 23 milyon ton plastik, atık su ekosistemlerine karışıyor.
Gözle görülebilen plastiklerin dışında çapı 5 milimetreye
kadar olan plastikler, mikroplastik olarak isimlendiriliyor. Son 40 yılda
okyanuslardaki mikroplastik miktarının önemli ölçüde arttığı saptanırken, besin
zincirine karışan bu parçacıklar insan sağlığı için tehdit oluşturuyor.
ABD'deki Boston Üniversitesi tarafından yapılan çalışma,
mikroplastiklerin insan sağlığında kullanılan bazı antibiyotik türleri
üzerindeki etkisini gözler önüne serdi.
Çalışmaya göre her yıl antimikrobiyal dirençli
enfeksiyonlarla bağlantılı 4,95 milyon ölüm yaşandığı tahmin ediliyor.
Bakteriler, ilaçların yanlış reçetelenmesi ve kullanılması da dahil birçok
durumda antibiyotiklere karşı dirençli hale gelirken, dirençteki asıl faktörü
bakteri ve virüslerin çoğaldığı mikro çevre oluşturuyor.
Mikroplastiklere maruz kalan bakteriler, enfeksiyonları
tedavi etmek için kullanılan birçok antibiyotik türüne karşı direnç gösteriyor.
Bu durum özellikle plastik atıkların biriktiği ve bakteriyel enfeksiyonların
kolaylıkla yayıldığı mülteci kampları gibi insan yoğunluğunun yüksek olduğu
yoksul kesimler için daha büyük riskler taşıyor.
Bakterilerin
mikroplastiklere vereceği tepki ölçüldü
Yaygın bir bakteri türü olan Escherichia coli'nin (E. coli)
mikroplastiklere vereceği tepkiyi ölçmek isteyen araştırmacılar, çeşitli
boyutlardaki bakteriyi polietilen, polistiren ve polipropilen dahil olmak üzere
farklı mikroplastik tiplerinin değişen konsantrasyonlarının bulunduğu kapalı
bir ortama koydu.
Elde edilen bulgulara göre, mikroplastiklere bağlı biyofilm
hücrelerinin çoklu ilaç direnci E. coli bakterisinde artış gösterdi.
Mikroplastikle pasajlanan bakterilerin, mikroplastikler
ortamdan çıkarıldıktan sonra daha güçlü biyofilmler oluşturduğu, bunun da
hareketlilikteki değişikliklerle ilişkili olduğu tespit edildi.
Mikroplastiklerin biyofilm oluşturmada daha güçlü hücreleri seçtiği, bu durumun
biyofilm ile ilişkili antimikrobiyal direnç ve dirençli enfeksiyonlara yol
açabileceği sonucuna varıldı.
Mikroplastiklerin bazı antibiyotiklere karşı geliştirdiği
direnç ve bu direncin insan sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin AA muhabirinin
sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Önder Ergönül, bakterilerin
???????mikroplastikler üzerinde kendisini antibiyotik ve diğer ilaçlardan
koruyacak bir kalkan oluşturduğunu, buna da "biyofilm" adı
verildiğini söyledi.
Plastik kirliliği ve
bakteriyel direnç arasındaki bağlantı
Antibiyotiklerin mikroplastikler üzerinde biyofilm oluşturan
bakterileri bulma ve yakalama konusunda zorlandığını, dolayısıyla bir direnç
mekanizması oluştuğunu belirten Ergönül, "Mikroplastikler çevre kirliliği
nedeniyle artık her yerde. Örneğin suyun içinde mikroplastik yapısı varsa ve
orada bakteri de bulunuyorsa, üstelik o bakteri oraya tutunup da yüzeyde
kendine biyofilm oluşturuyorsa, o mikroplastiklerde de tutunmuş oluyor ve bir
direnç oluşuyor." dedi.
Bakteriye ulaşmak için biyofilmin etkisiz hale getirilmesi
gerektiğini, bu noktada antibiyotik türü ilaçlara ihtiyaç duyulduğunu ifade
eden Ergönül, antibiyotiğin biyofilmi eritebilecek bir molekül içermesi
gerektiğini vurguladı.
Bu süreçle bakterilerin, mikroplastiklerle birlikte
antibiyotiklere direnç kazandığını, bunun da her yerde karşılaşılan çevre
kirliliğinin bir sonucu olduğunu aktaran Ergönül, çevredeki plastik miktarıyla,
bakterilerin antibiyotiklere karşı geliştirdiği direncin paralel seyreden bir
direnç problemi ortaya çıkardığını anlattı.
Antibiyotik direncinin kendi başına bir problem
oluşturduğunu ancak plastik kullanımı sonucu oluşan çevre kirliliğinin de daha
büyük sorunlara yol açtığı değerlendirmesinde bulunan Ergönül, şöyle devam
etti:
"Bu durum antibiyotiklerin daha az etkili olmasını
gündeme getiriyor. O zaman antibiyotik konsepti üretme kavramının da değişmesi
gerekiyor. Antibiyotiklerin aynı zamanda biyofilme ve mikroplastiklere karşı da
etki sahibi olması gerekecek ki bu da farklı bir bakış açısını gerekli kılıyor.
Demek ki biz sadece antibiyotiğin direncinden değil, bir de onun etki
göstermesi için biyofilmi eriten mekanizmalar düşünmek zorundayız. Bu da
bambaşka bir sorun. Ancak buradan yol çıkarak, 'Plastik şişeden su içtim, demek
ki antibiyotik direncim olacak.' gibi şeyler demeyelim. Aslında bu çalışma,
zaman içinde çevre felaketiyle birlikte bunun daha çok artacağına dair önemli
bir ipucu sağlıyor."
Mikroplastiklerin insan sağlığını tehdit eden hastalıklara
yol açtığı bilinse de antibiyotik direncinin yeni bir gelişme olduğunun altını
çizen Ergönül, insan ve çevre sağlığının birbiriyle bağlantılı olduğuna
değindi.
Plastik kullanımının
azaltılması çağrısı
Daha az plastik kullanımı, temiz çevre, iklim kriziyle
mücadele, antibiyotik kullanımının azaltılması gibi faktörlerin insan
sağlığıyla bir bütün olduğunu kaydeden Ergönül, mikroplastik maruziyetinin
sıfıra indirilmesinin şu an için mümkün gözükmediğini dile getirdi.
Plastik kullanımını hayatın her alanında en aza indirmenin
bir gereklilik olduğu tavsiyesinde bulunan Ergönül, konuşmasını şöyle
tamamladı:
"Günlük hayatımızda her bireyin yapacağı şeyler var
mesela plastik yerine daha çok cam kullanımı gibi. Plastik bardaklar çay
içerken çok kullanıyor bunlardan ziyade iş yerlerinde insanların kendi kupasını
kullanması plastikleri hayatımızdan çıkarmak için tercih edilebilir. Mesela cam
su kapları kullanılıyor ama hem çok pahalı hem de bunların da iyi toplanması
gerekiyor ama sadece cam kullanmakla değil topyekun bakış açısı çok
önemli."